özlem hanımın görkemli hayatı

11 Temmuz 2014 Cuma

Bugün 35 yaşımı doldurdum a dostlar.. "Hala kendimi 18 hissediyorum" teyze olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. "Çok güzel bir hayatım oldu" diyecek değilim ama "allahım al canımı da kurtulayım" da değil. Sevdim sevildim, aldım verdim (kilo??!).. Öyle işte dünyanın sonunu da gördüm, başını da.. Birçok insanın hiç işine yaramayacak bir sürü şey anladım. Gözüm açık gitmez çok şükür..

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Duruyorum ben, bi insan ne kadar durabilirse o kadar duruyorum.. Kimseye bulaşmıyorum. Yıllardır..
Sonra bi adım atıyım diyorum. Azıcık değişik bişey yapmaya dair bir adım, azıcık iyi vakit geçirmek adına.. Pat trajedi, pat drama.. Kimsenin hayatını alt üst etmeye, ortalığı karıştırmaya falan niyetim yok. Nasıl oluyorsa hoooop bir drama kucağıma düşüyor. Yolmak yok dura devam.. En iyisi.

1 Nisan 2013 Pazartesi

Nasılsın Kaan Sezyum?
Bu gece önümde yığılı ders notlarım  her geçen saniye sanki daha da çoğalıyormuş gibi gelirken kafamda bu soru çaktı. Oturdum bilgisayarın başına. Basit bir cümle işte, yaz gitsin. Ellerimin titremesinden, kalbimin deli gibi çarpmasından üç kelimeyi yazamadım. “Nasılsın Kaan Sezyum”. İkinci defa yazmak daha kolay oldu.
Bilemiyorum tabi onun nasıl olduğunu, nasıl bir hayatı olduğunu; kendiminkini bilemediğim gibi.
2010 yılının Mart ayında hepimiz Kaan Sezyum’un malum yazısını okuduk. İçimiz burkuldu, duygulandık, paylaştık, “okudun mu?” dedik birbirimize. Belki bir çoğumuzun aklında bir cümle bile kalmadı o yazıdan. Anlaşılmaz bir şekilde benim aklımda çok cümleler kalmış o yazıdan. Bir ay sonra bana üzgün yüzlerle bakan insanlara söylediklerim onun cümleleriymiş şimdi anlıyorum. Üç sene sonra ders çalışırken hatırlıyorum ve anlıyorum. Allah zihin açıklığı verdi ama yanlış konuda.
Şimdi buradan girip yazarların, filmlerin, reklamların bizi nasıl etkilediğinden falan bahsedilebilir. Ya da kendimize has zannettiğimiz şeyler ne kadar bizim? Mimiklerimiz, tepkilerimiz, felsefelerimiz taklit derlemesi mi yani? Şu anda daha net düşünebildiğimi zannettiğim şu anda, duygularımdan şüphe ettim resmen. Benim o kara nisan ayında ağzımdan çıkanlar, bir taklitse hiçbirşeyimin gerçekliğini savunamam artık. Copy of the copy of the copy…
Ya da (vurgulu koskoca bir ya da)..
Kaan Sezyum ve benim paylaştığımız duygular olabilir. Benzer şeyi yaşamış insanlar benzer şeyler hissedebilir. Mesela manasız bir iyimserliğin kollarına atmaya çalışabilirler kendilerini.
“Hep çok şanslı olduğumu düşünürdüm. Hâlâ da düşünüyorum galiba. Hep istediğim işi yaptım, beni sıkan protokollere, ıvıra zıvıra bulaşmadım, zora gelmedim, her işim iyi gitti... Ama geçen haftaki bomba biraz fena patladı bende. Şu anda evrensel şans skalasında eksilere düştüm sanırım. Bundan sonrası yukarı çıkış olabilir sadece.” Demiş kendileri.
Ben de tam olarak böyle hisler içindeydim o zamanlar. Hatta olayı abartıp “birgün o kadar güzel bir hayatım olacak ki, Bahadır bunun için gitmiş diyeceğim.” Cümlesini kurmuşluğum bile var. Şu anda ben üç yıla önceki bana şöyle demek istiyorum: “bullshit ruh hastası mısın kızım sen.”
En çok bunu merak ediyorum Kaan Sezyum şans skalasının nerelerinde hissediyor kendini? Aslında haksızlık etmemem lazım. Bu ruh hastası bir ruh hali değil. Aklını kaybetmemek için, hayatını kaybetmemek için aklın oynadığı oyunlar. Belki de sağlıklı bir tepki bilmiyorum, sadece merak ediyorum. Bu ruh hali beni terk edeli çok oldu. Başkalarında nasıl işliyor acaba?
Bir de yaşadıklarından dolayı kendini çok şanslı hissetme histerisi var tabi. Yazar der ki:” İnsan burnuna çin yağı sürüp uyuyacak diye sevinir mi? Bazısı seviniyormuş, o da bana denk gelmiş. Şans işi işte.” Ben de bunun gibi milyonlarca cümle kurabilirim. İşte bu his beni bırakmıyor. Bunu da saçma bulacak mıyım acaba birgün?

18 Nisan 2012 Çarşamba

Merhaba.. Tanıdın mı beni? Biz en yakındık birbirimize. Benim artık kakülüm var senin hiç görmediğin. Boynumdan hiç çıkarmadığım fularlarım var. Evim var, sen hiç gelmedin. Mert var Eda var, sen onların tombul yanaklarından öpmedin hiç. İnternetten Voltran aldım. Görsen çok severdin. Psikiyatriste gidiyorum, konuştuklarımızı anlatsam "bırak ya" derdin kesin. Yatağın sağında yatıyorum hala. Şöyle bi ortalasam yatağı diyorum, yayıla yayıla yatsam. Yok olmuyor. Bi tarafım hep boş. Dolacak gibi değil. Olsun.

Bitanem, canım, yaşam enerjim, sonsuz aşkım.. Sen huzur içinde, ışıklar içinde ol. Ben böcekleri severim senin yerine..

21 Kasım 2011 Pazartesi

Daha önce nerdeyse 24 saat boyunca ağladığım olmuştur. Benim için çok acayip birşey değil bu. Ama acıdan ağlamak bambaşka bir deneyimmiş arkadaş. "Ayyy çok acıdı, çok fena" falan demiycem. Orası herkesçe malum acı çekmek=acı çekmek. Ben bunun huzur verici yanının altını çizmek istiyorum. "Yanının altı" ne biçim laf:) Benim gibi sürekli kafası karışık bir insanın bu kadar net birşey yaşaması huzur verici. Problem belli. Çözümü belli. Herşeyin normale döneceği kesin. Bir aksilik çıksa bile çok büyük ihtimalle çözüm yine tek. Şöyle mi yapsam böyle mi yapsam yok. Otur geçmesini bekle. Tek yapmam gereken bu. İşin başka iyi bir tarafı da başka birşey düşündürtmüyor. Meditasyon gibi. İnsanların sevgi dolu ilgisi de bonusu. Orasını burasını kesen insanları anlar gibi oluyorum galiba..

20 Kasım 2011 Pazar

Herşeyin başı sağlık arkadaşlar. Bunu yazan çivili kız, okuyana yapmak ister mızmız. Hastalık psikolojisi çok acayip hakikaten. Bir yandan "çekilin ulen ben kendi işimi kendim yapabilirim" artistliği, bir yandan başka hiçbirşey düşünememek ve diğer insanlardan da aynı şeyi beklemek. Canım annecim ne yapacağını şaşırırken sürekli onu evden göndermeye çalışıyorum. "Git işine bak kuşum iyiyim ben" derken ara ara yalandan ah uh yaparken yakalıyorum kendimi:)

21 Ağustos 2011 Pazar

“But I don’t really miss Passive Aggressive Smurf. He’s always really nice when I’m with him, but when he leaves I always feel really bad.” diyor Şirine Şirinler adlı muhteşem filmimizde:) Çok eğlendim.. Şirinler bile pasif agresif tipleri hayatımızdan uzak tutmamız gerektiğini biliyor.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

- Sevgili özlem, meraba naber?
- Meraba canım iyilik valla n'olsun..
- Gizemli gizemli bi takım laflar edip kaçıyosun, anlayamıyoruz artık seni. Bu pek senin tarzın değil. Köst'ün tarzı bu ona mı özeniyorsun?
- Köst'e özeniyorum. Çok kıskanıyorum ama yine de onun kadar anlaşılamaz olamıyorum. Deniyorum ama . Kıskanmak, neyi kıskandığını bilememek falan da onun tarzı, ona özenmeye de onun kıskançlıklarını kıskanarak karar verdim. Kıs kıs..
- Seni gidi laf salatası..
- Kıssadan hisse, kısasa kısas, kıs çak kıs çak dum dum tıs o zaman.
- Eee neler yaptın anlat bakalım
- Bi dolu kilometre yaptım, elimden geldiğince tatil yapmaya çalışıyorum. Valiz hazırlıyorum, araba kullanıyorum bol bol. En son Bozcaada'ya gittik işte. Ne güzelmiş lan Bozcaada'nın denizi..
- Öyledir. E keyfin yerinde yani.
- Valla gıcık psikiyatrım negatif duygular, pozitif duygulardan her zaman daha güçlüdür demişti. Anla işte..
- Niye gıcık dedin adama şimdi ya?
- Kafamı bozuyor. Bırakıcam ben bu adamı. Ama önce bi psikiyatrıma sormam lazım.
- Aferin..
- Ee n'oldu gidiyo musun?
- Evet çok sıkıcısın.
- Bi dakka ya. Selam göndericem. Kısa da olsa güzel tatilimiz için şirinlere teşekkür etmek istiyorum. Thanks to Funda, Köst, Merve, Bora, Demet, Bertan and Oya.. Ekstra teşekkürlerim Funda'nın motivasyonuna, Köst'ün iyimserliğine, Merve'nin cesaretine ve Bertan'ın sırtına gelsin:)

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Gecenin ikisi ben yine valiz hazırlıyorum. Garip bi şekilde bağışıklık kazanamıyorum bu duruma. Yine stres halindeyim. Sanki yokluğuyla bütün bi haftamı rezil edecek bişey unutacağım. Amaaaan neyse ne yani... Gidiyorum ben yine:) Gitme halinin zevki yine cepte..

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Je veux d’la joie

Bu yaz tahmin ettiğim, kendimi motive ettiğim şekilde geçmiyor pek. Garip garip şeylerle uğraşıyorum. Terapistim de dahil olmak üzere herşey sanki beni aşağı çekmeye çalışıyor. Ama çok üzgünüm bu yazın kötü olma ihtimali yok. Bu yaz dünya dönüyor. İyi şeyler oluyor, kötü şeyler oluyor, eğleniyorum, sinirleniyorum, gülüyorum, ağlıyorum.. Üstümden bir perde kalkıyor. Gözümden bir perde kalkıyor. Bu yaz neon renkler var, siyah hep var. Bienvenue dans ma réalité:)