26 Eylül 2007 Çarşamba

Sarışına hastayım seni gördüm yastayım....

Hayatla alakalı büyük büyük laflar etmek istiyorum. Tespitler yapmak istiyorum. Şu şöyledir, bu böyledir... Büyük büyük sallamak istiyorum. Ama bazılarının da bana inanması lazım. "Vay be, ne güzel konuştu, nerden de buluyor bu lafları??" deseler nefis olurdu. Ben bir laf etsem mesela adamın teki gidip Ferrarisi'ni satsa...

Ben genellemeler yapmayı çooook önceden bıraktım. Keşke bırakmasaydım diyorum çoğu zaman. Ne yapacağımı şaşırdığım zamanlarda benim de cebimde bana yardımcı olacak birkaç genellemem olsaydı. Bakınız. Ayşe Özgün, Seda Sayan... Ne kadar tutarlı, ne kadar güvenilir, ne kadar kendileriyle barışık insanlar. Herşeyin en doğrusunu bilmek ne kadar iç rahatlatıcı birşeydir kimbilir, ben bilmem. Seda Sayan ve elleriyle çizdiği porselenleri (yalancı) halkın tam güvenini kazanırken, ben en yakın arkadaşlarımın bile güvenini tam olarak kazanabildiğimi zannetmiyorum. Neden? Genellemelerim yok. ("ondan mı acaba?" demeden de duramam ki yine güvenemem bu söylediğime de.) Aslında var...

"Bütün Seda Sayanlar Gerizekalıdır."
"Bütün Öykü Serterler Mutsuzdur."
"Bütün Nihat Doğanlar Bu Ülkeyi Terk Etmelidir."

Bu genellemelerin kimseye faydası yok tabi. Ben faydalı olmak istiyorum. Hayran olduğum bir kişilik olduğu için Seda Sayan'a takıldım, örnek vermeden geçemiyorum. Seda Sayan olmasa biz kardeşimizin kocasıyla kaçmanın kötü birşey olduğunu nereden bilecektik. Aha kadın bir lafıyla yüzlerce Türk ailesinin hayatını kurtarıyor. Ben de çeşit çeşit, boy boy yargılar üretsem oturduğum yerden. Desem ki seyretmeyin şu gerizekalıları, kitap okuyun, "abre los ojos" kocaman bir dünya var...

İnandırıcı olamam ki, celebrity güvenlik endeksin kaç demezler mi?

Haklılar zaten. Olay doğru şeyler söylemek değil, sürekli aynı şeyleri söylemek... (bazıları buna tutarlı olmak diyor)

ps. sevgili okur çok hastayım, biraz beynim bulanmış olabilir, siz kendinize iyi bakın. havalar malum...