10 Kasım 2007 Cumartesi

vızıldamalar...




Bu yaşadığımız günlerde, bu yıllarda Atatürk'ü eleştirmek ne kadar kolay. Benim canım da eleştirmek istese (bu kıt bilgilerimle) neler çıkarırım şimdi. "Atatürkçülük çağ dışı kaldı" demek ne kadar kolay. Dünya hızla değişiyor, ona adapte olmalıyız... Biiiz hepimiz tam uyum sağladık ya değişen dünyaya, vır vır konuşabiliriz... Hepimizin elinde son model cep telefonları var ya... İnternetle bütün dünya elimizin altında ya... Atatürk mü kaldı??!!




Geçen günlerde Youtube'da bir belgesel parçacığı seyrettim. Diyarbakır'da bir meydan, ışıklarla yazmışlar: Ne mutlu Türküm diyene... Birkaç kürt genç belgeselci ufak beyine hararetle anlatıyorlar. Ne demekmiş efendim ne mutlu türküm diyene, hassas yürekleri inciniyormuş, bu yazıdan hiç hoşlanmıyorlarmış, çok rahatsızmışmışmışlar... Hassas yürekleri gerçekten inciniyor olabilir ama bunun suçlusunun Atatürk ya da o çok önemli söz olmadığı kesin... Yıllardır güya çoook vatansever olan amcaların bu sözü kullanış şekli ve güya çooook milliyetçi olan anne babalarının bu sözü o çocukların gözüne sokuş şekli. Ben bu sözü gördüğüm zaman şişinip şişinip "Aman ya iyi ki de türküm, allah korusun kürt olsaydım, arap olsaydım, ingiliz olsaydım ne yapardım yahu??" mu diyorum. Ben bu sözle ülkemin ümmetler üstü bir yere taşınmasını kutluyorum, insanlarımın en hassas din duygularının kullanılarak köleleştirilmemesini kutluyorum, bir kuldan öte bir vatandaş haline geçmemizi kutluyorum... Bir Türk dünyaya bedeldir, 1/2 japon üç fransıza eşittir, 4 meksikalı bir amerikalıyı çok rahat döver değil mesele. Zor zamanlarda yepyeni bir düzen kurulurken "Türk (vatandaş olmak asıl mesele bence) olmak insanlara sunulmuş "lüks" bir seçenektir. Ulus devlet bazı kulaklara incitici gelse de o geçiş süreci için en iyi seçenektir bence.




Eleştirmek, karalamak en kolay şey. Ben anlamaya çalışıyor ve yakışıklı Atatürk'ümü sımsıcak kucaklıyorum...