Tatil tatildir işte kardeşim.. 2 gece de olsa, Erdek de olsa hiç sevmediğim çanta toplama işi bile bir heyecan oluyor, bünye buralardan gidiyoruz hissine kapılıyor. Sıkıntı, dert, bunaltı, bulantı siz iki dakka durun biz tatile gidiyoruz..
Ben 10 yaşımda gitmiştim Erdek'e.. Hafızam zayıf olsa da hatırladığım bazı şeyler var:
* Ben küçükken heryerde ışıklı şapkalar ve yoyolar satılıyordu. Canım kocacığımın da ağzı çok sulanmış zamanında 2 günde bozulan dandik şeylere, ona almamışlar ama:( Benim yoyom olmuştu o dönemde.. Şimdi de ışıklı çubuklar, boynuzlu taçlar falan var işte. Şimdiki çocuklar bi acayip ama bizim hissettiklerimizi hissediyorlar mı bilemiyorum. Plajda otururken mısırcı bir grup çocuğun yanına gidip "ağlayın hadi, mısır istiyoruz deyin" falan gibi bişeyler zırvaladı. Toys'r'us'ın önünden geçerken belki ama mısır için falan kendilerini yoracaklarını hiç sanmıyorum. Hem bu mısırlar tatlı da değil, plastik bardak falan da yok.
* Ben küçük bir hanımefendiyken "girmem ben bu denize ya" diye zırıldamıştım. Denizanaları vardı deli gibi. Bu gidişimde denizanalarını sadece kıyıda gördüm. Ne oldukları tam anlaşılmıyordu hatta. Naylon torba sandım önce. Yani deniz anası problemi olmadı ama yosun ormanları içinden denize girmek de adamı yıpratırmış onu gördüm.
* Ben küçükken Erdek'te heryerde "Telli Turna" çalıyordu istisnasız. Hatta ben bu şarkıyı ilk Erdek'te duymuş olabilirim. Bu gidişimizden aklımda kalan "bas gaza aşkım bas gaza" ve "Fatih Ürek delikanlaması". Biz büyüdük ve kirlendi dünya:)
* Deniz anası travmasını yine pek önemsemiyorum ama Erdek'te ciddi bir travma yaşamıştım. Gönen'e gitmiştik. Kaplıcalardan birine girdik. Sadece bakmak için kıyafetlerimizle falan. Ufacık bir havuzda çıplak 10 tane hatun elele tutuşmuş devasa memelerini hoplata hoplata zıplıyorlardı. Hamamlardan, saunalardan, günlerden, kuaförlerden, sadece kadınların toplaştığı yer heryerden bu kadar nefret etmemi buna bağlayabiliriz belki de.. Kuaföre gidince falan hafiften bi yumruk oturur mideme hala.. Ciddiyim..
* Anılarımda Erdek'in en önemli yerlerden birine oturmasının ana sebebine gelirsek; bu süper sıkı durun:) Canım annem Erdek'te sürekli uyuyordu ve hiçbirşey yiyemiyordu. Biz kıpır kıpır annemin bu hallerine bi anlam veremiyorduk. Süper duyarlı, alıngan dayıcım çok üzülüyordu hatırlıyorum. "Sevmediniz siz Erdek'i" alınganlıklarına bile girmişti. Erdek'ten dönünce anladık. Dadada dammmm!!! Annem hayatımın aşkı kardeşime hamileymiş!!!
Peki ben oturdum niye çocukluk anılarımı yazıyorum?? Efendim 2 günlük kısacık Erdek tatilimiz canım kocacığımın çocukluk ve ilk gençlik anılarıyla geçti. Hayatının büyük bir kısmını yazları Erdek'te geçirdiği için "şurada balık tutardık", "burada gitar çalardık", "bu otelde bi kız vardı, ben onunla karşılaşma ihtimalini sevdim" gibi ona göre çok önemli ama benim bi türlü gereken tepkileri veremediğim diyaloglar yaşadık. Ondan etkilenmiş olmalıyım. Dur bi dakka benim de anılarım var krizine girdim heralde:)
Bugünlere gelirsek (biraz zor oldu ama); aslında gelemeyiz çünkü bu tatil bi nevi ilk gençlik tatili gibi oldu. Kendimiz yine 14 yaşında gibi hissettik. Anne baba sıcaklığı, "biraz daha ye", "salata yemedin sen", "şapka tak, başına güneş geçer", "o kadar fındık yenmez, miden bozulur", gizli saklı sigara içmeler, ayrı yataklar:)
Güzeldi ama güzel.. İnsan bunu da istiyor. Sinir krizlerinin ucundan döndüğüm zamanlar olsa da, hala bir aradayken (çok şükür) dibine kadar bunları da yaşamak lazım. Sonuçta deniz, kum, yosun, şemsiye, uzun yürüyüşler, levrek (ama ne levrek), bira, anne, baba, Erdek, YAŞASIN TATİL!!!