21 Kasım 2011 Pazartesi

Daha önce nerdeyse 24 saat boyunca ağladığım olmuştur. Benim için çok acayip birşey değil bu. Ama acıdan ağlamak bambaşka bir deneyimmiş arkadaş. "Ayyy çok acıdı, çok fena" falan demiycem. Orası herkesçe malum acı çekmek=acı çekmek. Ben bunun huzur verici yanının altını çizmek istiyorum. "Yanının altı" ne biçim laf:) Benim gibi sürekli kafası karışık bir insanın bu kadar net birşey yaşaması huzur verici. Problem belli. Çözümü belli. Herşeyin normale döneceği kesin. Bir aksilik çıksa bile çok büyük ihtimalle çözüm yine tek. Şöyle mi yapsam böyle mi yapsam yok. Otur geçmesini bekle. Tek yapmam gereken bu. İşin başka iyi bir tarafı da başka birşey düşündürtmüyor. Meditasyon gibi. İnsanların sevgi dolu ilgisi de bonusu. Orasını burasını kesen insanları anlar gibi oluyorum galiba..

20 Kasım 2011 Pazar

Herşeyin başı sağlık arkadaşlar. Bunu yazan çivili kız, okuyana yapmak ister mızmız. Hastalık psikolojisi çok acayip hakikaten. Bir yandan "çekilin ulen ben kendi işimi kendim yapabilirim" artistliği, bir yandan başka hiçbirşey düşünememek ve diğer insanlardan da aynı şeyi beklemek. Canım annecim ne yapacağını şaşırırken sürekli onu evden göndermeye çalışıyorum. "Git işine bak kuşum iyiyim ben" derken ara ara yalandan ah uh yaparken yakalıyorum kendimi:)

21 Ağustos 2011 Pazar

“But I don’t really miss Passive Aggressive Smurf. He’s always really nice when I’m with him, but when he leaves I always feel really bad.” diyor Şirine Şirinler adlı muhteşem filmimizde:) Çok eğlendim.. Şirinler bile pasif agresif tipleri hayatımızdan uzak tutmamız gerektiğini biliyor.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

- Sevgili özlem, meraba naber?
- Meraba canım iyilik valla n'olsun..
- Gizemli gizemli bi takım laflar edip kaçıyosun, anlayamıyoruz artık seni. Bu pek senin tarzın değil. Köst'ün tarzı bu ona mı özeniyorsun?
- Köst'e özeniyorum. Çok kıskanıyorum ama yine de onun kadar anlaşılamaz olamıyorum. Deniyorum ama . Kıskanmak, neyi kıskandığını bilememek falan da onun tarzı, ona özenmeye de onun kıskançlıklarını kıskanarak karar verdim. Kıs kıs..
- Seni gidi laf salatası..
- Kıssadan hisse, kısasa kısas, kıs çak kıs çak dum dum tıs o zaman.
- Eee neler yaptın anlat bakalım
- Bi dolu kilometre yaptım, elimden geldiğince tatil yapmaya çalışıyorum. Valiz hazırlıyorum, araba kullanıyorum bol bol. En son Bozcaada'ya gittik işte. Ne güzelmiş lan Bozcaada'nın denizi..
- Öyledir. E keyfin yerinde yani.
- Valla gıcık psikiyatrım negatif duygular, pozitif duygulardan her zaman daha güçlüdür demişti. Anla işte..
- Niye gıcık dedin adama şimdi ya?
- Kafamı bozuyor. Bırakıcam ben bu adamı. Ama önce bi psikiyatrıma sormam lazım.
- Aferin..
- Ee n'oldu gidiyo musun?
- Evet çok sıkıcısın.
- Bi dakka ya. Selam göndericem. Kısa da olsa güzel tatilimiz için şirinlere teşekkür etmek istiyorum. Thanks to Funda, Köst, Merve, Bora, Demet, Bertan and Oya.. Ekstra teşekkürlerim Funda'nın motivasyonuna, Köst'ün iyimserliğine, Merve'nin cesaretine ve Bertan'ın sırtına gelsin:)

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Gecenin ikisi ben yine valiz hazırlıyorum. Garip bi şekilde bağışıklık kazanamıyorum bu duruma. Yine stres halindeyim. Sanki yokluğuyla bütün bi haftamı rezil edecek bişey unutacağım. Amaaaan neyse ne yani... Gidiyorum ben yine:) Gitme halinin zevki yine cepte..

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Je veux d’la joie

Bu yaz tahmin ettiğim, kendimi motive ettiğim şekilde geçmiyor pek. Garip garip şeylerle uğraşıyorum. Terapistim de dahil olmak üzere herşey sanki beni aşağı çekmeye çalışıyor. Ama çok üzgünüm bu yazın kötü olma ihtimali yok. Bu yaz dünya dönüyor. İyi şeyler oluyor, kötü şeyler oluyor, eğleniyorum, sinirleniyorum, gülüyorum, ağlıyorum.. Üstümden bir perde kalkıyor. Gözümden bir perde kalkıyor. Bu yaz neon renkler var, siyah hep var. Bienvenue dans ma réalité:)


25 Temmuz 2011 Pazartesi

Final toparlandı: Kadın biraz geç anlayan bi tipti. Gerçeklerle arası iyi değildi. Gerçeği gördü, yürüdü gitti. Arınmak için bazen iki damla gözyaşı dökülebilirdi, oh mis oldu.. Gözyaşlarını boşa harcamamayı öğrendiğini sanıyordu. Ama huydu işte. Falandı filandı. Finalde arabada görürüz kadını. Fonda: "ooooooooooooooooooo fırtınalar esiyor.. arsız gönül iflah olmuyooooor"

22 Temmuz 2011 Cuma

Kafamda bi film senaryosu var. Adı "304 numara". Ama finali toparlayamıyorum..

27 Haziran 2011 Pazartesi

Ben blogumu özlüyorum. 1 sene 3 ay önceki herşeyi özlediğim gibi bloguma aklıma estiği gibi saçma salak herşeyi yazmayı özlüyorum. Ama 1 sene 3 aydır en sıradan herşeyi yapmakta zorlandığım gibi buraya birşeyler yazmakta da zorlanıyorum. Buraya yazmak benim için yaşadıklarımın altını çizmek gibi olmuştur hep. Evet hayat devam ediyor, evet ben yine gülüyorum, tatil programları yapıyorum, zayıflamaya çalışıyorum.. Ama hayatın devam ettiğini belgelemek zor geliyor. Şimdi ben buraya şöyle gezdik böyle eğlendik yazsam Bahadırıma haksızlık edecekmişim geliyor. Ama bir saniye aklımdan çıkmasa da ben Bahadırım olmadan da... yazdım kaldım işte. Devamı gelmiyor.

5 Şubat 2011 Cumartesi

Allahım ya yedi bu Defne beni. Yataklara düşürdü yelloz.. Sen git orda burda "bekar evleri"nde (ki bekar evleri çok tehlikeli bir organizmadır, herkesin özellikle de evli ve çocuklu kadınların uzak durması gerekir, mazallah ölürsünüz) gez biz perişan olalım. Kucaklarda zıplamaları saymıyorum bile. Defnecik gitti, ölümün ne olduğunu az çok bilenler üzüldü, bildiğiniz üzere adilikte sınır tanımayanlar da içlerindeki pislikleri kustu ortalığa. Hıncını alamayanlar, ar sevenler, namus sevenler, insan sevgisinden bihaber olanlar ne kadar insanlıktan uzak olduklarını gösterdiler. Herkes okumuştur heralde malum iki yazıyı. Neresinden tutarsan tut nefret dolu, ahlaksız bir ahlak anlayışı..

Beynimde çakıyor parça parça sözler, kanım donuyor.

"ölü bulundu"
"bekar evi"
"kerata"
"unutulan çocuk"
"bir gecelik macera"
"hoplatıp zıplatılmak"

Allahın belaları Hıncal Uluç ve Serdar Arseven sizin o testi kafalarınızı birbirine vurup kırsak? O zaman biz de size benzeriz. Bizim siz gibilere cevabımız hayatımızı bildiğimiz gibi yaşamak ve gerekirse su yolunda kırılmak olacaktır. Aslında sorun testi, Defne'nin yolu, çocuğu falan değil. Gerizekalıların en başta anlamaları gereken gidenlerden hesap sorulmaz, gidenler pişman olmaz, hatalarını telafi edemezler, onların yüzlerine hataları vurulmaz. Bu durumda ortada bir hata var mı yok mu çoooook sonraki konudur zaten. Zavallı kocasını çok düşünmüşsün ya hınç manyağı o da gözyaşlarıyla sana cevabını vermiş olmalı. Sevdiğin birinin arkasından ağlamak ahlak kurallarınızın çok ötesinde birşeydir. Senin de bu yaşına kadar yaşaman pir-ü pak hayatın sayesinde değil emin ol, şanslı ibne!

28 Ocak 2011 Cuma

Ben ne için ağlıyım? Benim öyle uzun bir listem var ki.. Ben kaybettiklerimi, elimden alınanları nasıl anlatıyım? Ben içime atmıyım anlatıyım da nerden başlıyım? Hürrem'in dolma parmaklarını ona göstermek istiyorum desem psikiyatrım bana der? Kızımız gerçekten kıvırcık saçlı ve çekik gözlü mü olacaktı çok merak ediyorum. Nasıl öğrenicez?

Ben şimdi ne için ağlıyorum? Doğumgünüyse doğumgünü..

Ben çok içtiğimde gece bana kim zorla su içirecek?