18 Ocak 2008 Cuma

eksik post...

Nereden başlamalı? Ne demeli? Alnımın akıyla bu posttan nasıl çıkmalı? Hiç mi başlamamalıydı? Ne desem hep eksik çünkü...



Çarşamba günü Konya'daydık. "Öğretmen Fatma Menekşe Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi"nin açılışındaydık. Anneciğim en büyük hayalini gerçekleştirdi. Arkadaşlarıyla, öğrenci velileriyle "olmaz, yapamazsınız, bu işler böyle olmaz" diyenlere inat birbirlerine inanarak, birbirlerinden güç alarak okullarını yaptılar. Bize de bu gururu yaşamak düştü. Hakkımız varmış gibi...



Annem zihinsel engellilerin önündeki engelleri kaldırmak için yola çıktı, hergün önüne yeni engeller çıktı. Destek istedi, başta en yakınları bizler olmak üzere herkes köstek oldu. Sonunda yine hepimizi ağlatan konuşmasında özür dilemek anneme düştü. "Çocuklarımdan, eşimden ve tüm yakınlarımdan onları ihmal ettiğim için özür diliyorum." Anneliğiyle, alçakgönüllüğüyle, merhametiyle yüreğimizi sızlattı. Hiç haketmediğimiz bir mutluluğu, gururu yaşattı. Benim ve kardeşlerimin şansı da bu işte. Hayattaki en büyük şansımız Fatma Menekşe ve Hüseyin Menekşe'nin çocukları olmak. Ama canım annem yine konuşmasında "ben buradaki velileri görünce artık kendimi anne olarak görmüyorum" diyebildi.



Söyleyecek o kadar çok şey var ki; birbirine sokuyorum herşeyi. Yıllarca birçok yerde Hüseyin Menekşe'nin eşi olarak tanıtıldı belki annem. Ama o gün babam devlet bakanı Nimet Çubukçu'ya Fatma Menekşe'nin eşi olarak tanıtıldı. Şimdi ben annemin doğduğu köye dönsem, çok sevdiği babaannesini, en iyi arkadaşım dediği babasını mezarlarından çıkarsam "bakın işte yetiştirdiğiniz kıza bakın" desem. "Rahat uyuyun siz görevinizi hakkıyla yaptınız" desem.



Dönüyorum yine en başa, ne desem hep eksik...



Anneciğim; bütün sıkıntıları bizden ayrı yaşadın. Mutluluğunu yine bizimle paylaştın. Teşekkür etsem?? Diyorum ya EKSİK...