Bu aralar yazamıyorum. Aslında ne güzel bir tatil geçirdik. Ben nasıl ballandıra ballandıra anlatmak istiyorum. Ama duruyorum öyle. Zor geliyor. Yazdıkça açılırım onu da biliyorum aslında. Bak ellerim daha hızlı hareket etmeye başladı bile. Biraz zorlasam ilk durağımız Foça'ydı diye başlarım lafa değil mi? Evet.
Biz şimdi Bahadır ve ben olarak bir öğleden sonra fesleğenimizi sevgili yan komşumuz Ayşenciğimize bıraktık. "Biz tatile gidiyoruz Ayşen, fesleğenimize iyi bak" dedik. Ayşen de "nereye?" dedi normal olarak. Çok normal olmayarak "tam olarak bilemiyoruz" dedik biz. Al çantaları git Oyalara.
"Haydi tatile gidelim" diye bekledik camlarının altında. Bindik arabaya. Baktık birbirimize. Eeeee nereye gidelim? Çeşme'den başlayalım işte kararı alındı. Yola çıktık ki, hayat adamı Kerim amca (kendileri Bertan efendinin babaları olurlar) tarafından durdurulduk. Yol tarifi falan derken bence Foça'ya gidin bi balık yiyin bu gece dedi. Açık fikirli insanlarız biz. Gidelim dedik gittik. Böylece ilk durağımız Foça oldu. Bu arada daha Susurluk'ta tatilin özü anlaşıldı. Hemen yemelere içmelere başlandı.
Foça'da ilk balıkları götürdük. Tatilin geri kalanında da bol miktarda balık yendi. Bahadır ortalamaları yükseltti. Nerdeyse hergün bazı günler günde iki kere balık yedi yavrum. Delirmiş.
Restoranda benim sayemde muamele süperdi. Aptalım ya bağıra bağıra görgüsüzler gibi The Marmara'da yediğimiz yemeği bıraktığımız bahşişi falan anlatınca "aman canım ablam" diye saldırdı bir garson masaya. Biz 30 kişiydik ama o yemekte falan diye olayı kapatmaya çalıştım Ama çok utandım yahu. Bu arada Foça kedi cenneti binlerce kedi var. Neredeyse insan kadar kedi var. Doğru düzgün köpek yok.
Foça şirindi ama restoranlar dışında pek bir yaşama belirtisi göremedik. Zaten yorgunduk. Geç olmadan pansiyonumuza geçtik. Sevgili pansiyon sahibi arkadaşın neden durup dururken izolasyondan bahsettiğini de anlayıverdik. Pansiyon (resimdeki sarı bina pansiyonumuz) bir barın üstündeydi. İzolasyon derken de 2 cm kalınlığındaki kapıdan bahsediyordu galiba. Yani bana sorarsa kendileri izolasyonları pek iyi değildi. Bahadır her zamanki gibi ben dişlerimi fırçalayıncaya kadar uyuyunca ben bas ve davulla baş başa kaldım. Ama neyseki yorgundum yatağın içinde yüzlerce tur atsam da uyumayı becerdim. Ertesi gün erkenden düştük yine yollara. To Çeşme...