23 Mayıs 2009 Cumartesi
iiiiiiiiiii ki doğmuş berkay..
21 Mayıs 2009 Perşembe
üzgh..
O kısacık ömrüne onlarca ömür sığdırdı. Randevularını tamamladı. Güzel kadındı, güzel öldü...
ah İstanbul İstanbul olalı...
6 Mayıs 2009 Çarşamba
4 Mayıs 2009 Pazartesi
ibn-i hakem..
Dışarıdan görünüş tam olarak bu. Üzerinde hakem yazan bir adam bir sokakta 2,5 saat dikiliyor:) "Ne hakemisin abi sen?" sorularını sıkça duyduk normal olarak. Bizim dikildiğimiz yer Tezveren türbesiydi. Günün sonunda bize "çok şanslıydık, iyi ki de katıldık bu organizasyona" dedirten türbe. Tekkelerle türbelerle çok alakası olan bir insan değilim. Ama sonuçta birçok türbe gördüm, böylesini görmedim. Burası neşeli bir yer, çiçekli, kedili, çaylı, kahveli, güleryüzlü, muhabbetli bir yer. Çalışanların hepsi gülüyor. Geyikte, sohbette, çayda, börekte.. Bir teyze vardı, gelen bütün yarışmacıların resimlerine bakıp, onlara yardımcı olmaya çalıştı, çok hevesliydi. Ama yüz bulamadı pek..
Binası da, bahçesi de, içindekiler de hepsi çok şekerdi. Günün sonunda bu şekerliğin kaynağına ulaştık. Tezveren hazretlerinin torunu Hayrettin Tezveren'le tanıştık. 71 yaşında bir adam. Dinç, neşeli, konuşkan. Hoş adam yani. Kendini tanıtmadan önceki konuşmalarımız, Türkan Saylan hakkındaydı. Bakmayın benim böyle olduğuma burası benim deyiverdi, Tezverenin torunuyum ben. Kendini "ayakkabı sevdalısı" olarak tanımlayan bu adam sevda heryerde dedi, biz baktık öyle. Burada bağnazlık yok, hurafe yok, huzur yeri burası dedi. Biz tam anlamadık ama ne dese onaylamaya hazırdık zaten. İnsanı gözleriyle kucaklayan çok şeker bir adam hakikaten. Bursa'yı sevdiren eski evlerle dolu bir sokakta müthiş bir ortam yaratmışlar. "Burası hepimizin, sadece tapusu benim" iki lafından biriydi. Ve biz anladık ki, bir türbenin bahçesinde çay içilir, kahkaha atılır, başı açık oturulur ve kimse sizi kınamaz. Böylesi de olabilir, süper bir muhabbet sunabilirler size. Ve süper bir pazar..